29 Eylül 2007 Cumartesi

25 hafta 2 gün

Bu sabah hazırlandım, doktora sorulacaklar ve söylenecekler listemi çantama koydum. Çıkmadan önce kardeşime karnımın fotoğrafını çektirdim. Randevuma gittim.

Bebeklerimizi gördük, sağlıklı olduklarını duyduk ve rahatladık. :)
Doktorum önce karından ultrasonografi ile bebeklere bakıyor, sonra da vajinal ultrasonografi ile rahim ağzının uzunluğunu ölçüyor. Bu arada tansiyonum ölçülüyor, en son da tartılıyorum.

Erkek bebek : 982 gram,
Sağdaki kız : 844 gram,
Soldaki kız : 932 gram olmuş.
Üçünün de büyüklüğü haftalarına göre normal. Rahim ağzının (serviks) uzunluğu 4,2 cm, gayet normal. Şu anda herhangi bir sorun gözükmüyor çok şükür. Tansiyonum büyük 10 küçük 7 geldi. İyi. Kilom da 80,5 geldi. 2 hafta önce 78,5 idi. Kilo durumumu konuşmadık, çünkü listemi çıkartıp başka şeyler sorunca kilomun durumunu sormayı unuttum. :)

Sabah kahvaltıdan sonra üzerime bir fenalık, çarpıntı, bir kötülük geliyordu. Onu söyledim. Şeker tahlili vaktim gelmiş, onu yaptırın, eğer şekerle ilgili bir sorununuz yoksa bir sebebi yok dedi. Öğünlerde fazla yüklenmeyin, azar azar sık sık yiyin dedi. Daha önceki hamileliğimde şeker sorunum olmamıştı, bakalım inşallah bu sefer de olmaz. Tansiyonum şimdilik iyiymiş, küçük 9 büyük de 14'ü geçmemeliymiş...

Hangi durumlarda acil onu aramam gerektiğini sordum. Bazen sağım solum ağrıyor ama bunun kasılma veya erken doğum belirtisi olup olmadığına ben karar veriyorum. Gerekli görmedikçe doktoru aramıyorum, zırt pırt doktorunu arayan bir tip değilim yani. Kızımı doğururken doğum sancısı çekmiştim. Bu konuda biraz fikrim var. Akıntı dışında su gelmesi, kanama veya bazen pembesi akıntı da gelirmiş, bir kaç bir şey daha söyledi öyle durumlarda aramam gerekiyormuş. Ağrılı ağrısız düzenli kasılmam olduğunda aramalıymışım. Kasılmalar her zaman ağrılı olmayabilirmiş. Ama normal biraz gezinmede veya gaz şişkinliği gibi durumlarda da kasılma olurmuş, bu kasılma uzanınca falan geçen cinsten olurmuş, gayet normal olan kasılmalar... Ben bunları ayırt etme konusunda kendime güveniyorum. Yine de kararsız kaldığımda aramamı çekinmememi söyledi. Yoksa geç kalabileceklerini söyledi.

Doğum için hastane olayını konuştuk. Erken doğurmaya kalkarsam üniversite hastanesine gideceğim. Çünkü bebekler uzun müddet küvözde kalıyorlar ve özel hastanede üç bebekte bunu karşılamak herkesin harcı değil yani. Doktor da zaten bizimle aynı fikirde.

Celeston akciğer iğnesi ile ilgili sormak istediklerim vardı. Üye olduğum mail gruplarında tanıştığım kişilerin doktorları çok riskli gebelikleri olmasına rağmen iğneyi geç yapıyorlar, 28. hatta 30. haftaya kadar bekletiyorlar falan. Ama o kişi 28 haftayı göremeyebilir, nitekim göremeyen de var. Bu konuyu sordum. Erken haftalarda olunca bebeklere bir zararı olup olmadığını sordum, biri öyle demişti de. Yokmuş. Bir daha vurulacakmıyım diye sordum, erken doğmaya kalkarlarsa vurulacakmışım yoksa vurdurmayacakmış. Bu konuda bir şeyler anlattı ve içim oldukça rahatladı. Daha önce de dediğim gibi doktorum erken doğum, çoğul gebelik konusunda tecrübeli ve ben ona güveniyorum.

Son olarak da çok bunaldığımı evden dışarı çıkamadığımı, neleri yapıp yapamayacağımı sordum. Temiz hava almamı önerdiklerini, kendimi çok yormadan dinlene dinlene hava alabileceğimi, gezebileceğimi söyledi ama siz onu bana sorun. Biraz yürüsem sonrasında kasık ağrısından çok çekiyorum. Olsun yine de yarın eşim bana deniz havası aldırsın... Şöyle sahil kenarında oturayım, kendime geleyim biraz... :)
Posted by Picasa

26 Eylül 2007 Çarşamba

Kısa kısa...

*** Önce eşim, sonra kızım hasta oldu. Ama ben hala devrilmedim ayaktayım. :)

*** Dün Celeston iğnemi oldum ama dokundu. Dün akşamdan beri elma yanaklıyım. Doktora sordum, normal, olabilir, içinde bir miktar kortizon var dedi. Bana dokunan bebeklere dokunmaz mı dedim, bir şey olmaz merak etmeyin dedi. Cumartesi randevum var. 25 haftam yarın doluyor. Bu iğneyi başka doktorlar 28. haftada vuruyor, ama benim doktor çok pimpirikli. Erken doğuma karşı her türlü önlemi almaya çalışıyor.

*** Dün biraz gezinebiliyordum hatta iğne olmaya çok yakındaki polikliniğe bile kendim gittim. Tabiki arabayla, yürümem mümkün değil yine de... Bugün evde bile gezinemiyorum.

*** Herşeye rağmen sağı solu toplamaya çalışıyorum. Kitaplığı toparladım. Uzun müddet kitap okuyacak fırsat bulamayacağım için (çocuk gelişim kitapları hariç onlara fırsat yaratırım) gereksizleri kaldırdım. Fiş fatura vs. gibi biriken ıvır zıvırları attım. Hiç sevmiyorum ya ne çabuk birikiyor. Nerde olduğunu bilemediğim bir çok şeyi de buldum :)) Ama tek bir şeyimi bulamıyorum, deli olacağım. Telefon defterim kayıp. Halbuki yine ortalarda yoktu, ben onu geçenlerde bulmuştum. Kimbilir nereden çıkacak, kitaplıktan çıkmadığına göre...

*** Ben işimin başında olmazsam hiçbir şey vaktinde olmuyor. İlla benim el atmam lazım, ben de yapacak gücü bulamayınca sinir oluyorum. Günler de o kadar hızlı geçiyor ki, doğum yaklaştıkça hem heyecanlanıyorum hem korkuyorum.

*** Kendi işimi kendim göremediğim için ve evde olmaktan çok bunalmışım arada gözyaşı yağmuru tutuyor. Hele evde küçük bir çocuk varsa ağır bir hamilelik geçirmek ne zormuş. Bilseydim bir yıl daha beklerdim. Neyse eşim ne oldu yine dedi. Ona da kızdım, ee ne yapayım iki haftada bir ağlıyorsun olağan oldu artık dedi. :)

*** Yardımcı konusunda hala bir gelişme yok, bakalım bekliyorum, birileri gelsin de görüşeyim diye...

*** Buradan bir doktor tanıdığım bebekler çok erken doğmaya kalkarsa Marmara Üniversitesi Hastanesine git dedi. Çapa veya Cerrahpaşa uzak. MÜ'nün de hastanesi ve doktorları nasıl hiç bilmiyorum yani. Ama yakın bize.

*** Unutkanlığım son safhada, elime aldığım bir şeyi kaldırıyorum ama nereye koyduğumu sonra hiç hatırlamıyorum. Günlerce arıyoruz, nerelerden çıkıyor. Daha çok balık yemem lazım galiba. :)

*** Son olarak, geçen gün biri bana mail attı. Trafik kazasında ikisi ölen üçüzlerin haberinin linkini vermiş, bakarsanız sevinirim umarım sizinkilerin başına bu kötü olay gelmez, allah sizi ve meleklerinizi korusun demiş.
Şimdi ben bu mailden ne anlamalıyım. İyi niyet dilekleri mi? Üçüz hamile bir bayana böyle bir mail atmak uygun mu? anlayamadım.

18 Eylül 2007 Salı

Danışmanlık şirketleri yine yardımcı konusu...

İsimsiz yorum yazan bir arkadaş, danışmanlık şirketlerini arayın demişti. Ben şimdiye kadar yüksek ücret söyleyeceklerini tahmin ettiğim için aramamıştım. Bu sabah arayayım artık bari dedim ve aradım. Sonuç şu ki ilkinde üçüz hamileyim deyince kadın bana 900 + yol dedi. Size gelecek kişinin uzun soluklu olması lazım falan dedi. Bebek baktırmayacağım dememe rağmen, bundan aşağı size kimse gelmez hatta bebekler doğunca 1000'e falan çıkartmanız lazım dedi. Ben bir eşimle konuşayım dedim ne diyeyim. :)

İkinci aradığım şirkete hamileyim, üçüz falan demedim. İstediğim işi söyledim, fiyatları sordum 700 + yoldan başlıyor dedi. Biz 600 + yol düşünmüştük dedim, bakalım o fiyata gelmek isteyen olursa ararız dedi. Üçüz bebek beklediğimi duyunca kesin onlar da arttırır.

Yaw çok yüksek rakamlar bunlar. Ben şimdi eski işimde çalışıyor olsaydım, devlet bana 1200 maaş verecekti sanırım. Boşuna yüksek lisans falan yapmışım, çocuk bakıcısı olsaymışım kesin daha fazla kazanırmışım. Doktora derslerinde de saçlarım beyazlamazdı. :P

Bizim semtte o kadar yüksek rakamlara çalışan yok, eh çok lüküs bir semt değil, orta karar, semtin aşağı kısımlarında ihtiyaç sahibi insanlar da var ama bana denk gelmiyorlar. Bir de çoğunun küçük çocuk derdi oluyor. Bize biraz çocukları büyümüş, sık sık mazereti çıkmayacak insan lazım. Alt kattaki komşumun ikizleri var yardımcısı 550 ye çalışıyormuş, sadece yemek yaptırmıyor. Sitede başka biri de 650'ye çalıştırıyor galiba, artı yol da olabilir.

Ben yine eş dosta etrafa söyleyeyim bari...

Unutkanlık ve sobe

Hamilelik bende acayip bir unutkanlığa sebep oluyor, resmen bunuyorum :P Doğum sonrası emzirme döneminde de böyleydim. Söylenenleri yanlış anlamalar, saçmalamalar, idrak edememe... İçtiğim vitaminler bile yetmiyor anlaşılan :)

Şimdi ikinci kere sobelenmişim, daha ilkini yazamadım, sevgili Sabahnur beni çantamdakiler ile ilgili sobelemişti. Bunu da unutmadan yazayım da sonra ikincisini yazarım :)

Tek başına dışarı çıkacaksam uzun saplı boynumdan taktığım küçük çantamda:
  • Cüzdanım,
  • Ev anahtarım,
  • Arabamın anahtarı,
  • Ruhsatım (genelde arabada aslında ;)
  • Güneş gözlüğüm (onsuz araba kullanamam)
  • Çantamın iç fermuarlı gözündede sürekli duran bir tarak ve bir ayna olur.

Minik bir cep ıslak mendili almayı hep unuturum, nadiren o da oluyor...

Kızımla dışarı çıkacaksam ya büyük bir çanta alırım ya da tüm gün kalınacak bir yerse ona ayrı atta çantası hazırlarım. Kısa seyahat çantası malzemelerini yazıyorum, uzununda giysi sayısı artıyor sadece, benim eşyalarımın yanına kızımınkiler:

  • Bir kaç ay önce bir iki bez alırdım şimdi bir-iki adet iç çamaşırı,
  • Islak mendil poşeti, ama kullanılmış, en hafif olanını seçerim...
  • Bir adet tişort ve şort ya da bir elbise
  • 1 şişe su
  • 1 paket çubuk kraker
  • Bir de serin olma ihtimali olan bir yerse üzerine giysin diye uzun kollu önden fermuarlı bir üst.
  • Onun güneş gözlüğü, kremi ve şapkası...

Bu kadar, her zaman minimum malzemeyle dışarı çıkmaya çalışmışımdır. Fazla eşya taşımayı sevmiyorum. Üçüzler olunca bu pek mümkün olmayacak, büyük ihtimal bavulla çıkarız :))

Sobelenmemiş yada ebelenmemiş kimse kalmamıştı herhalde.. ;)

17 Eylül 2007 Pazartesi

Yardımcı Fiyaskosu

Geçen hafta pazartesi birinin gelip başlayacağını söylemiştim, tabi herkes geldi başladı sanıyor ama yanılıyor. Kimse gelmedi, aramadı. Ben aradım, gelecek hanımın yengesi ameliyat oluyormuş o gün, onun yanındaymış. Telefon numaramı kaybettiği için de arayamamış. Yengesine bakması gerektiği için de gelmeyecekmiş.

Ben yine arayışlardayım tabi, ama kimse yok. Geçen arkadaş birini getirdi, o da uygun değildi. Nasıl yemek yapacağı şüpheli, pantalon ütüleyemiyormuş, akşam çocuğunu okuldan alabilmesi için en geç 5:30 da çıkması gerekiyormuş falan filan...

Geçenlerde arabayla Kimse Yok Mu derneğinin önünden geçtim. İnternetten telefonunu bulup aradım, ben birine iş vermek istiyorum dedim. Siz ihtiyaç sahibi insanları görüp buluyorsunuz, ben kimseyi bulamadım. Yemek + ev işlerini yapacak ihtiyaç sahibi temiz düzgün birine aylıklı iş vermek istiyorum dedim. Telefonumu bıraktım. Bakalım arayacaklar mı? Biri çıkacak mı? Aslında böyle şeylerde de aracı kurum gibi çalışsalar, ihtiyaç sahipleri ile insan arayanları da birleştirseler hiç fena olmaz :))

14 Eylül 2007 Cuma

23 hafta 1 gün

Öncelikle herkese hayırlı ramazanlar diliyorum. Hepimiz için hayırlı olsun, güzellikler getirsin...

Bugün bebişlerimizi gördük. Onları iki haftada bir görmeye o kadar alıştık ki normal hamileler ayda bir görüyor, ben bir ay nasıl beklerdim bilemiyorum. :) Bugün yine kendi doktoruma gittim yani Enver Bey'e. Zaten ona devam edeceğim, kendisi tüp bebek doktoru olduğu için çoğul gebelik konusunda normal jinekologlardan daha tecrübeli. SSK'mı kullanarak gittiğim doktora devam etmeyeceğim yani. O bir kerelikti.

Bebişler büyümüşler bayağı bu kadar beklemiyordum. Bu haftalarda iyi büyüyorlar sanırım. İkisi 696 gr, biri 694 gr. Ultrasonun hata payı var tabi ama işte üçü de yaklaşık 700 gr demek oluyor ve üçü de eşit maşallah. Haftalarına göre normaller. Yani tek bebek bekleyen biri 23 haftada yaklaşık 700 grlık bir bebek taşıyorsa ben üç bebek taşıyorum fark sadece bu. ;)) Üçüz diye normal haftalarından daha küçük değiller çok şükür.

Bende de bir sorun çıkmadı çok şükür. Rahim ağzı da 4 cm hala ve herhangi bir dikişe gerek yok şimdilik. Kasıklarım acıyor artık, evden dışarı çıkamıyorum hatta evde de fazla gezemiyorum ama tüm bunlar normal.

Doktorum bir hafta sonra kullanmaya başlamam için rahim esnetici ilaç yazdı. Kasılma ve baskıyı engellemek için önlem alıyor. Sonra bir de bebeklerin ciğer gelişimi için iğne yazdı. Bu iğneye başka doktorlar bu haftalarda erken diyorlar dedim. O da ikiz değil, üçüz olduğunu ve şimdi yapınca daha sonra tekrarlandığı zaman daha etkili olduğunu söyledi. Her türlü tedbirimizi alalım dedi. Ayrıca progestan da başlayacağım yine.

Sonra günlük aldığım ilaçları azalttı. Kalsiyum ve magnezyuma gerek yok dedi. Zaten vitamin alıyorsunuz dedi ve sadece Elevit, babyprin ve demir hapı Ferro Sanol Duodenal'ı verdi. Yoksa mideniz kaldırmaz o kadar ilacı dedi.

Sağlık açısından durum böyle, yine güzel haberler çok şükür. İnşallah gebeliğim boyunca hep güzel haberler veririm.

Unutmadan çok da fazla kilo almamışım. Toplamda 7 kilo almışım, doktor gayet normal buldu. Diyetisyene falan git de demedi. Zaten oradaki herkes, hemşireler, psikolog hanım falan da iyi göründüğümü söylediler. Öyle bende fazla kilo görünmüyor. Karnım dev gibi :))

Hadi kilomu da yazayım bari :) 78,6 kg geldim. Tabi 50 kiloluk minik narin hanımlara çok yüksek gelebilir bu 70 li rakamlar ama benim boyuma göre ideal kilom da 64-66 kg zaten. İlk doğumdan kalan bir 5-6 kilo fazlalığım vardı. Artık üçüzlerin peşinde koşturmaktan fazlalık falan kalmaz herhalde ;))

11 Eylül 2007 Salı

Bebek şekeri

Kızıma hamileyken böyle şeylere hiç dikkat etmemiştim, hiç de bilmiyordum açıkcası. Ama şimdi görüyorum çok güzel şeker sepetleri ve bebek şekerleri var. Bunları yapan şirketler de var da ben kendim yapmak istedim. İnternetten örneklerine bakıyorum.

Geçen gün bir sepet aldım. Şimdi kumaş aldırıp bu sepeti süslemeyi planlıyorum. Ne renk olacağına karar vermedim, mavili pembeli de olur, yeşilli turunculuda. İçine de yine kendi hazırladığım bebek şekerleri/çikolata koymayı düşünüyorum. Süslü keseler yapabilirim ama bunlar için de aksesuar aldirmam lazım.

Asıl soru işte burda :)) Minik minik yapma çiçekler, minik yapma bebekler vs. gibi şeyler nerelerde satılıyor? Bilen var mı?

Ben biraz ev kuşu olup böyle şeyleri hiç bilmem de. ;))

10 Eylül 2007 Pazartesi

Bir Açıklama!

Burası benim günlüğüm, adı üstünde günlük. O gün ne hissediyorsam onu yazıyorum. Bazen kızgınlığımı, bazen ümitsizliğimi, bazen mutluluğumu, neşemi, sevincimi...

Bazen eşime alınır yazarım, ama bu ona aşık olmadığım ve mutlu olmadığımız ya da onun anlayışsız biri olduğu anlamına gelmez.

Bazen kızkardeşime kızar yazarım, bu da onu sevmediğim ve benim için yaptıklarını takdir etmediğim, Allah ondan razı olsun demediğim anlamına gelmez. Et tırnaktan ayrılmaz.

Bazen üç bebek birden sahibi olmaktan korktuğumu yazarım ama bu da onları sevmediğim ve sağ salim doğmalarını dilemediğim anlamına gelmez.

Bazen doktorlar ve tıbbi olaylar hakkında düşüncelerimi yazarım ama hamile ve o an duyguları ağır basan bir konumdayım, bu da benim her zaman doğru olduğum, mantıklı olduğum anlamına gelmez.

Bunları niye yazdım?
Hiiiç, içimden geldi. :)

8 Eylül 2007 Cumartesi

Burçlar

Burçlara ve astrolojiye biraz meraklı olduğumu yazmamıştım. Günlük fallara değil ama burçlara göre kişilik özelliklerine ve doğum günü, saati ve yılındaki yıldızların etkilerine inanırım. :) Bunun ilmi olduğunu duymuştum, hatta sağlık üzerinde etkileri de var.

Anne: Kova
Baba: Yay
Abla: Kova

Bebişler ?
33 haftadan erken doğarlarsa: Akrep
33-37 arası doğarlarsa: Yay
38 haftayı bulurlarsa (ki mucize olur :)) : Oğlak olacaklar...

6 Eylül 2007 Perşembe

Hamileyim, duygusalım, ne yazsam yeridir...

Bugünlerde ADSL o kadar kopuyor ki hiç kimseyi okuyamıyorum, okusam yorum yazamıyorum. Şimdi kopana kadar bir şeyler yazayım.

İçim daralıyor bugün, nasıl ferahlanır bilmiyorum. Bir şeyleri kırıp döksem, avaz avaz bağırsam, bir yerleri yumruklasam işe yarar mı bilmiyorum. Yarasa da yapamam herhalde...

Evimde özgür değilim, mutfağımda bir şeylere dokunmaya çekiniyorum. Kırılmasın diye her şeyi içime atıyorum, küstürürsem yanarım. Mecburum, ihtiyacım var. Kızımı etkileyen davranışlarına müdahale ediyorum ancak, onda da ne kadar başarılı olduğumu bilemiyorum. Herşeyime karışıyor, sanki kaynana. Kayınvalidem bile böyle değil, hatta hiç değil, o bir melek Allah bozmasın. Çocukken de suuus diye yalvarırdım zaten...
Ciyaaaaaaaaaaaaaaaaak diye bağırasım var. Beni en iyi anlayacak kişiyi yani annemi aradım söyledim; sen uyar, o kendini burada zanneder dedi. Bir yere kadar uyarabiliyorum gerisi mümkün değil. Evet Allah razı olsun o olmasa şimdi mahvolmuştum ama napiiim bir müddet sonra dayanamıyorum işte...

Eşimden, kızımdan ve benden oluşan minik ailem, özgür evim, rahatlığım neredesin? Bundan sonra hep evimizde birileri olmak zorunda mı şimdi? Pazartesi de bir kadın ev işlerine yardımcı olarak başlayacak. Tanımadığım biri evimde gezinip duracak offff offffff...

Yalnızlığımı seviyorum ben...

Geçen gece yarısı da uyandım ve nefes alamıyorum. Yani alıyorum da sanki yetmiyor, şöyle sık sık derin derin nefes alma ihtiyacı duyuyorum. Bazen içimi çok sıkıyorum galiba. Bu durum daha önce de olmuştu psikolojik... Masterda ve doktora tez konusu ararken bir ara böyle uzun müddet nefes alamıyorum diye geziniyordum.

Bir de şu acelecilik huyum olmasa, her şey hemen olsun istemesem, öyle olmayınca da istemeye istemeye beklemek zorunda kalmasam.